Fernweh

Fernweh. Uzak diyarlara duyulan özlem. Ötenin çağrısı. Yollara düşüp bilinmeyene gitme arzusu. Fernweh. Tek kelimelik şiir. Bu kavramı Salt Beyoğlu’nda Alexander von Humboldt’ın hayatına dair yapılan bir söyleşi sayesinde öğrendim. Hatta Humboldt’un kendisinden öğrendim desem daha doğru olur sanırım(selamlar üstadım!). Benim için anlamı büyük olan böyle bir kavramla karşılaşınca uzun süredir kafamda dönüp duran “yazı yazmalıyım yav” dürtüsünü bu kavrama bağlamaya karar verdim.

Yazının kalan kısmı eser miktarda boş içermektedir.

Fernwehi fernweh yapan bilinmeyene dair hayallerle yaratılan özlem oluşu. Bu kavram, salt yolun veya yolculuğun kendisini anlatmıyor. Yoldan önce gerçekleşenlerle alakalı. Yolun kendisine giden yol bir nevi. Atılacak ilk adıma günler veya aylar varken veya kuvvetli bir ihtimalle böylesi bir süreden bile bahsedilemediği zamanlarda; seyahatin, yolda tanışılacakların, gündoğumlarının ve gece göğünün düşlendiği o vakitler demek. Şu noktaya dikkat çekmek gerek, hiç bilmediğimiz bu toprakları düşlerken en çok hasret duyarız, diğer hislerden heyecan veya korkudan çok. Sanki uzun zamandır oraya aitmişiz gibi gelen bir kavuşma isteğidir bu. Hayatta bir takım sınırların içerisinde tıkılıp kalmışken bu sınırları aşmaya dair atılan ilk adım. Özgürlük için sıkılan ilk kurşundur Fernweh(evet abarttığımın farkındayım :D).

Bu kavram üzerine düşünürken şunu fark ettim; fernweh ,evet, benim için fiziksel bağlamda önemli bir karşılığı var. Sırtçantam veya bisikletimle yaptığım yolculukları ekseriyetle şekillendiriyor. Ancak dahası bu “ötenin çağrısı” kendi zihnimi, düşüncelerimi ve hislerimi de bilmediğim yerlere taşımayı arzulamak, hatta zaman kavramının da ötesine geçip bilmediğim zamanlara gitmeyi düşlemek demek. Anlatmaya çalıştığım şey fazlasıyla soyut farkımdayım fakat bazen alacakaranlıkta loş bi ışıkla aydınlanmış bir evden denizin dalgalarını seyrettiğimi düşlediğimde bir anlığına huzur buluyorum.

Ah şu içimdeki fernweh. Yüce özlem!

comments powered by Disqus